24 Aralık 2015 Perşembe

DÖRT PARMAK UZAYINCA SAKALI TOPRAĞIN


ALIÇLANINCA AĞAÇLAR BURALARI GÖRMELİSİNİZ
BİR DE
DÖRT PARMAK UZAYINCA SAKALI TOPRAĞIN
GELİNCİKLERİNİ DİNLEMELİSİNİZ MELTEM-MELTEM
OLMADI
SARILMALISINIZ YÜZÜNÜZÜ YASLAYARAK
BOZKIR NERGİZLERİNİN SARI KOKUSUNA
BİR DE TAŞLARINA DOKUNUN TEREYAĞI AKAR YÜZLERİNDEN
KORKMAYIN
AÇ KALMAZ ŞİİRİNİZ BURADA
İÇİNİZDEN
KUYULARCA SU ÇEKEBİLİRSİNİZ


Her memlekete gidişimde, Cizre terminalinde, otobüsten indikten sonra "Mezarlıkla terminal arasında kalmıştık" diye şiire giren bariton iç sesimin şiiri bir sigara kağıdı ve bir tutam tütünü tutuşturur ciğerime.  "Duvarından çalınmış taşları, kendi  göğünden kovulmuş kuşların" derken soprano olur o ses ve alır süpürür kafandaki bütün tozları, Mem ile Zîn' in yanından geçerken Dörtyola doğru; dört nara dört çıra yakar dörtnala koşturan atlılarıma..



Serim su perisi çöllerde
yerim dağların en ağrısı
işte tam da burada bir çiçek öremezsiniz
nice sıcağı eritir karları ..

            İşte tam orada başlar koşmaya içimdeki tandırın kızarmış sert toprağında o baritona yakın tenor ses ve sadece  "taş" kalır  devamında şiirin. İdil e gidiş tam da burada başlar hıçkırmaya.
            Her taşın bir adı var buralarda. Buralar? Buralar işte. Haritada elinizi koyduğunuz en kuyu yer. Burada küme küme gördüğünüz bu  taşlar, rastgele gelmiş, buralara konmuş kuşlar değillerdir, bilemeyebilirsiniz. Eminim, Cizre'den çıkıştan  itibaren İdil'e doğru geçtiğiniz her rampada, siz de, "Taş ve toprak burada kavuşmuştur birbirlerine." diye içinizden geçirirsiniz ya da gocunmadan dersiniz.

Sazına yeni sızılar arıyorken
ellinci  cildin arasında saklanıyor ses
yıllıklarında Spinoza'nın
bu tütün var ya bu tütün
hepsini biliyor
dumanlarını bütün dilsiz kuşların

            En dik rampasının ardından, son iç çekiş ile  görünürdü gözlerine eskiden İdil. Kaya-gibi tok ve kara  bir ses heyecanla giriverirdi şiire, İçindeki diğer bütün seslerin karnı acıkıp;  susmadan önce.
Burada taşlar herkese konuşmazlar. Dillerini bilenleri bilirler. Yirmi sekiz  kilometreden bile tanırlar onların iç seslerinin silüetlerini..

Dünyadaki bütün kuşlar ve taşlar üzerine yemin ederim
Aragon sadece bir tutam sistir gözlerinde Elsa'nın..


            İçimin sesi tenore di forza*  değil artık. tenore di grazia dır.  İdile her gidişimde taşlar biraz daha kuşlaşır içimin dalları arasında. Annemin tandırı gibi, hep halis buğday ekmeği, hep pırpır..
"Kal-u beladan beridir." Ne olduğunu tam bilmiyorum ama ne zaman İdil'de Mexelêye insem; taşlar böyle fısıldıyor susuzluğumdaki sesin kulağına. Mağaralar en içlileridir, taşların, en dertlileri..
sormak isterdim o kayaların içini oyan kişilere, "orada ne gördünüz" ...
           


kırış- kırış yüzlerinde
bağların bağlama sesini duyarsınız
taşın ve toprağın evlendiği yerde
asmalar  Süryanice hıçkırır ağıtlarını
gözlerinin turnaları göç etmiş çocukların ağzında


            Ne zaman ayrılsam"toprağın ve taşın çocukları"ndan, içimin sesi hep Lirik ve Spinto kalır. Çiyayê sipi ye karşı kapkara kalır esmerliğim. Dışım zaten  "iki dükkan bir çarşı"..

Başımın üstü hep ıslak
altı bir dut ağacı gölgesi
çünkü ben
elli mezarda yaşadım.

(Ne olur, bu gün bana " Ayaklarının geçtiği o kaldırım taşlarının üstünde çocuklarların kanı ıslıkları kadar ıslakken sen kalkmış şiir yazıyorsun, taşlardan bahsediyorsun " demeyin...)

*Tenore di forza : lirik fakat güçlü tenor
*Tenore di grazia: zarif tenor, rossini tenor da denir
*Spinto:
parlak ama zorlanmış bir ton belirten


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder